Her teknenin bir hikâyesi vardır 2

Hani bilindik, klişe bir söz vardır; “Tekneyi bir alırken bir de satarken sevinirsin” diye. Söyleyenler boşa söylememiş. Bir de derler ki “Tekne su üstünde değil para üstünde yüzer”   Her ikisi de doğru olsa da bir kez bulaşınca bir daha vazgeçmek zordur. Beni ilk teknem vazgeçiremedi ya sanırım bir daha vazgeçmem.

Anlayacağınız üzere büyük bir heyecanla aldığım teknem bana öyle problemler çıkardı ki onunla geçirdiğim vaktin yarısı bakım ve onarıma gidiyordu. Daha ilk seferimizde dümen problemi yaşadık. Birkaç derece dönebilmek için dümene bir tur attırmanız gerekiyordu. Sonrasında toparlamak için tam tersi yönde büyük hareketler yapmak gerekiyordu.

28Bg lik motor tekneyi bir türlü 4kt’ın üstüne çıkaramıyordu. Burgaz Ada Madam Marta koyuna İlk demir attığımızda ırgat tık deyip kaldı. Zinciri elle çekerken döktüğümüz ter, şarj dinamosunun şarj etmediği akü yüzünden Büyükada Prens Koyunda mahsur kaldığımız hafta sonu, mazot pompası kaçağından dolayı sintineye giden litrelerce yakıt,  sonrasında bir daha kurtulamadığımız mazot kokusu, tornistanda takılı kalan gaz kolu yüzünden Fenerbahçe Marinada yaşadığımız kaza tehlikesi…

Tüm bunlar bir yandan tekne aşkımı sınarken bir yandan da bana usul usul işi öğretiyordu.  Bir gün Kalamış marinada, mataforada bağlı dinginin üzerinde dingi motoruyla uğraşırken sancak tarafındaki halatın kopmasıyla kendimi marinanın çöp ve yosun dolu suyunda buldum kendimi. Allahtan ciddi bir yaralanma olmadı.

Bu tecrübeler bana kekamozu, motor bakımını, mekaniği, ırgatın inceliklerini J , tekne elektrik aksamını, , hidroliği, halatların bir ömrü olduğunu ve bunun gibi bir sürü şeyi öğretti. Ama daha önemlisi tetikte olmayı, teknemi dinlemeyi ve bana olabilecek problemleri nasıl önceden haber verdiğini öğrendim. İhmal edilebilecek gibi görünen küçük bir problemin, başıma nasıl büyük dertler açabileceğini, kontrol edip bakımını yapmadığım bir aksamın faturasının nasıl pahalıya patlayabileceğini öğrendim.

Bütün bu problemlerin ana sebebini ise Kalamış Marina’nın palamarlarından öğrendiğimde tekneyi alalı birkaç ay olmuştu. Benim her fırsatta denize çıkmaya çalıştığım teknemim eski sahipleri onu marina dışına hiç çıkartmamış, bir çeşit yüzen yazlık gibi kullanmışlar J . Ne motora, ne ırgata hatta ne de dümene ihtiyaçları olmuş. Anlayacağınız denizin üstünde kaldığı sürece sorun yokmuş. Bu bana en büyük tekne derslerinden birini verdi. Bir tekne alacaksanız ne kadar seyre çıkıyor, en son ne zaman çıktı, en son ne zaman çekek alanını gördü araştırmak sorgulamak gerekli. Uzun süre yatan bir tekne denize çıkamamanın acısını misliyle ödetiyor size.

Bana bu kadar sorun çıkaran teknemin, bir gün çıkardığı en büyük sorun nedeniyle eşimle bir araya gelmemize vesile olacağını o sırada bilmeme imkân yoktu tabi. Ama bu başka bir yazı konusu…

Hoşçakalın, Rüzgârı Yakalayın

Bahadır Kantar

 

yazının görselleri